Akademide Başarı ve Adalet: Kim Daha Akademik?
Akademide Başarı ve Adalet: Kim Daha Akademik?
Akademik dünyaya hoş geldiniz! Burada başarı, emekten çok görünürlükle ölçülür; adalet ise en iyi ihtimalle hayali bir kavramdır. Sabah akşam insanlığa bir faydam olsun diye ter döken ile kahve molasında terfi planları yapan arasındaki farkı kim anlar? Elbette akademik CV'ler!
İdealist genç akademisyen, araştırmalarının dünyayı değiştireceğine inanırken, bir diğer grup, "Hangi jüride kim var?" sorusuyla kariyerini şekillendirir. Projeler mi? Yayınlar mı? Hayır, burada mesele doğru kişilerle doğru yerde olabilmektir. Ne demişler: "Bağlantıların yoksa, bilimsel hakikatlerin neye yarar?"
Makale yazmak, bazıları için bir yaşam tarzıdır. Diğerleri içinse yalnızca bir araç. Çünkü asıl mesele, o makalenin hangi dergide çıktığıdır. "Impact factor" kutsal kasesine erişmek için gecelerini feda edenlerin karşısında, telefon görüşmeleriyle proje lideri olanlar durur. Ve bu ikili arasında adalet aramak, çölde vaha aramaktan farksızdır.
Bir de unvan meselesi var. Akademik unvanlar dağıtılırken törensel alkışlar havayı doldurur. Ama sormadan edemeyiz: O kürsüye çıkanlar gerçekten mi başarılıdır? Yoksa kimileri için başarı, sadece doğru zamanda doğru kapıları çalmaktan mı ibarettir? Kim bilir, belki de o alkışlar adaletin değil, sistemin ironik bir kutlamasıdır.
Ve öğrenciler... Onlar bu trajikomik oyunun seyircisi değil, çoğu zaman figüranıdır. Emeğiyle sistemi ayakta tutan ama nadiren takdir edilen bu gençler, aslında akademinin vicdanıdır. Ancak vicdan, bağışıklık kazanmış sistemlerde pek bir işe yaramaz.
Sonuç mu? Gerçek akademik başarı, öğrencilerin hayatına dokunabilmektir. Adalet ise, o başarıyı emeğin üzerinden ölçebilmektir. Ama bu dünyada adalet mümkün müdür? Belki de bu soruyu sormak bile fazla romantiktir.
Görüş ve düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın, birlikte daha fazlasını başaralım.
Saygılarımla…
Doç. Dr. Alper POLAT
0 Yorum