Bir Zulüm Sayfası Daha Kapandı
Bir Zulüm Sayfası Daha Kapandı
Kıymetli okurlar ben bu satırları kaleme alırken Burnumuzun dibindeki Suriye’de an an gelişmelerle Humus, Halep derken Şam da ciddi bir mukavemet görmeden muhaliflerin eline geçti, böylece 1954’ten bu yana Hafız Esad ile başlayan Diktatörlük, Beşar Esat ile günümüze kadar devam eden 61 yıllık Baaz rejiminin kendi halkına kan kusturan 2011’den buyana ülkenin bölünmesine, halkı sürgüne mecbur bırakan yönetime son verilmiş oldu.
HTŞ ( Heyetü Tahriri’ş- Şam)adı altında yola çıkan aslında 36 guruptan meydana gelen muhalefet 2011 de yarım kalan diktatöre karşı isyanını tamamlamak için ayağa kalktı ve inanınki kendilerinin bile tahmin edemediği şekilde kısa ve kolay bir şekilde hedefine ulaştı, Tabi Suriye rejiminin umut bağladığı Rusya’nın başındaki Ukrayna derdinden ve Diğer umut bağladığı İran’ın son zamanlarda yaşadığı kargaşalardan dolayı beklediği desteğin gelmemesinin büyük bir unsur olduğunu unutmamak lazım.
Geçtiğimiz salı günü ABD destekli YPG, güneyde yani Deyrizor’ da rejim güçlerine saldırı başlattı. Medya organları bu saldırıyı ‘’ABD, Esad’a karşı ikinci cepheyi açtı.’’ benzeri manşetlerle duyurdu. Oysa ABD’nin amacı cephe açmak yani Şam’ın üzerine yürümek değil. ABD, hem Iraklı Şii milislerin sınırı geçerek rejim güçlerine katılmasını engellemeye hem de YPG’ yi stratejik olarak güçlendirmeye çalışıyordu.
Irak sınırının kuzeyi YPG’ nin, güneyi rejimin kontrolünde. Sınırın tamamı YPG’nin kontrolüne girdiğinde İran ile Suriye rejimi arasındaki bağlantı kopacak. İlaveten dünyaya sadece rejim üzerinden ulaşabilen YPG, alternatif güzergaha sahip olacak. Böylece petrol ve gazını yarı fiyatına rejime satmaktan kurtulacak. Zira sınırın Irak tarafının kuzeyi Türkiye’nin müttefiki olan Bölgesel Yönetimin, güneyi Bağdat’ın kontrolünde. Ayrıca Bölgesel Yönetim denizde kıyısı olmadığından YPG için bir alternatif değil.
ABD eğer Irak sınırının tamamının YPG’ nin egemenliğine girmesini sağlayabilirse, muhtemelen harekâtı güney yönünde sürdürerek Ürdün sınırının da YPG tarafından kontrol edilmesini hedefleyecektir. Bu sağlandığında YPG, Ürdün’ün Kızıldeniz’deki Akabe limanını kullanabilecek. İsrail’e ve Akdeniz’e Ürdün üzerinden ulaşabilecek. Daha da önemlisi sınırın Ürdün tarafındaki ABD üslerinden ihtiyaçlarını giderebilecek.
Bu gelişme; gelişmeleri hala soğuk savaş, tek kutuplu dünya ve BOP şablonlarıyla değerlendirmeye çalışanları hayrete düşürdü. Öyle bir dönemdeyiz ki, çok kutupluluk öyle bir seviyeye gelmiş durumdaki, kuzeyde HTC ve ÖSO’ ya karşı iş birliği yapan rejim güçleri ve YPG, güneyde birbirleriyle savaşıyorlar. Kuzeyde HTC’ yi destekleyen ABD, güneyde YPG’ yi destekliyor. YPG başarılı olursa Şii milisler Suriye’ye gelemeyecek. Buda Tel Rıfat’ı SMO (Suriye milli Ordusu olarak göreceğimiz) YPG’ den alan, Münbiç’i de birkaç gün içinde alacak olan ÖSO’ ya ve HTC’ ye yarayacak.
Bu savaşta ABD, İsrail, Türkiye, İngiltere, ÖSO ve HTC, anlaşarak ve planlayarak bir ittifak kurmuş olmasalar da aynı taraftalar. Ankara bu savaş çıkmasın diye çok gayret gösterdi. Erdoğan’ın defalarca kamuoyunun önünde Esad’a yaptığı çağrılar cevapsız kaldı. Ankara başka çare kalmayınca düğmeye bastı. Artık Suriye’deki en güçlü aktör ne İran ne Rusya ne de ABD. Hiç tartışmasız TÜRKİYE.
ABD ve İsrail’in hedefi, İran’ın Suriye’den tamamen çıkarılması. Rejim güçlerinin sadece Şam, Humus, Tartus, Lazkiye ve Şam’ın güneyine hâkim olması. YPG’ nin güçlendirilmesi. İsrail, rejim yıkılacak gibi olursa, Şam’ın güneyinde bulunan Dürzilerin yaşadığı Süveyda’ yı ve muhaliflerin yoğunlaştığı Dara’yı işgal etmeyi planlıyor.
Türkiye’nin ve kontrolündeki ÖSO’ nun hedefi, rejimin ve YPG’ nin zayıflatılması. Türkiye, Ankara’nın kırmızı çizgisi, bir terör devletinin ya da özerk bölgesinin kurulmaması.
İngiltere için İran’ın yanında Rusya’nın da ağırlığını kaybetmesi çok mühim. Bu nedenle Londra, Şam’ın düşmesini istiyor. HTŞ’ de Şam’ı almak niyetindeydi ve başardı. YPG konusunda Türkiye’yi destekleyen Londra, ilerleyen aşamalarda Türkiye ile ABD arasında ara bulucu olabilir. Londra’da, İsrail’in pervasız hareketlerinden rahatsız.
İran, Rusya ve rejimden oluşan cephe şok olmuş durumda. Tahran, Moskova ve Şam, Suriye ordusunun askeri olarak bu kadar zayıf olduğunun ve ÖSO ile HTŞ’ nin çok güçlendiğinin, düzenli ordu gibi hareket etme kabiliyeti kazandığının farkında değilmişler. Moskova, İran’ın zayıflamasını ve Erdoğan’la masaya oturmayan Esad’ın cezalandırılmasını istiyordu. İran’ın tek hedefi Suriye’deki ağırlığını korumak. Şam tek başlı değil. Çok sayıda klikten oluşuyor. Bu cephe öyle bir darbe aldı ki bütün hesaplar ve planlar çöp oldu
Rusya kendisi savaşta olduğundan Suriye’ye ordu gönderemezdi. İki gündür Rusya’nın ve rejimin uçakları muhalifleri bombalıyordu. Çarşamba akşamı ABD jetlerinin rejime ait hedefleri bombalamaya başlaması Rusya’ya verilen bir mesaj. Rus hava kuvvetleri bundan sonra daha dikkatli olacaktır.
Tahran, Suriye’ye Irak’tan Haşdi Şabi milisleri göndermeyi planlıyordu. Irak Başbakan’ı da bu planı destekleyen açıklamalar yapmıştı. Bu açıklamaların hemen ardından ABD, Türkiye ve Arap ülkeleri Bağdat üzerinde baskı kurunca başbakan tam ters pozisyona geçti. Kaldı ki ABD, sınır geçmek isteyenleri havadan vuracağını deklere etti.
ArtıkSuriye’ye organize olarak Şii milis gelmesi olanaksız hale geldi, Sınır çok uzun ve geçiş çok kolay olduğundan tek tük gelenler olacaktır. Ama ne gelen az sayıdaki milis ne de Rusya’nın gönderebileceği 3-5 uçak, ordusu çökmüş olan rejimi kurtaramadı.
YPG çok sıkışmış durumda. Fırat’ın batısındaki topraklarını kaybetmek istemiyorlar. Ama Türkiye’ye direnemeyeceklerini biliyorlar. Kuzeyde Tel-Rıfat’ı kaybetmişken ve Münbiç saldırı altındayken güneyde Amerika’nın baskısıyla da olsa rejim güçlerine saldırmaları yani güçlerini bölmeleri çok ilginç bir karar. İnsan ‘’ABD, YPG’yi Fırat’ın batısından çekilmeye ikna etmiş ve karşılığında Irak ve Ürdün sınırlarını kontrol etmeyi ve güneydoğudaki rejime ait toprakları vaat etmiş olabilir’’ diye düşünüyor.
Bölge ülkelerinde her zaman rastladığımız olay yeniden gerçekleşti tıpkı Irak Libya gibi 61 yıllık Baaz, 54 yıllık Esad ailesinin yönetimi bir hafta olmadan yıkıldı, Diktatörler bütün çabalarına rağmen yok olup gitti.
Şimdi Merak edilen Muhaliflerin ve kenardan izleyen ülkelerin pozisyonları, pazarlık etme güçleri ne olacak, bugünden itibaren ne yapacağıdır. Hedeflerin birbirinden çok farklı olduğu ve birbiriyle çeliştiği bu gibi durumlarda hiçbir aktör hedeflerine %100 ulaşamaz. Hedeflerine en çok yaklaşanlar süreçten güçlenerek çıkacaktır.
Ben yazımın sonuna yaklaştığım anlarda Suriye rejimi çökmüş, Baaz cılar Hizbullah kontrolünde Lübnan’a, Esad’da bilinmeyen bir ülkeye kaçmıştı.
Siz değerli okurlarımıza Selam ve Saygılarımla.
Vahit DABAK
0 Yorum