Çifte Standardın Gölgesinde Sporun Evrenselliği-Rusya ve İsrail
Çifte Standardın Gölgesinde Sporun Evrenselliği-Rusya ve İsrail
Spor, tüm farklılıkları bir kenara bırakarak insanları bir araya getiren, barışı ve dostluğu sembolize eden bir etkinlik değil midir? Öyleyse FIFA ve UEFA gibi organizasyonların, sporun bu evrensel değerlerini koruması ve adil bir yaklaşım sergilemesi gerekmez mi? Ancak son gelişmeler, bu soruların cevabını sorgulatıyor.
FIFA, Ukrayna’ya savaş açan Rusya’yı tüm futbol organizasyonlarından men etti. Dünya Kupası elemelerinden dışlanan Rusya, gerek kulüp gerek milli takım düzeyinde ağır yaptırımlarla karşı karşıya kaldı. Bu karar, sporun politikadan bağımsız kalamayacağını ve uluslararası hukukun yanında durması gerektiğini savunanlar tarafından alkışlandı. Peki, aynı kararlılık neden İsrail için gösterilmiyor?
Filistin topraklarında yaşananları göz ardı etmek mümkün değil. Kadınlar, çocuklar, siviller; bomba ve mermilerin hedefi haline geliyor. Uluslararası hukuka göre savaş suçları olarak tanımlanabilecek bu eylemler yıllardır devam ediyor. Ancak bu sistematik şiddet ve işgal karşısında FIFA ve UEFA, İsrail’e dokunmuyor. Üstelik İsrail kulüplerinin ve milli takımlarının maçlarını güvenlik gerekçesiyle başka ülkelerde oynatmak gibi destekleyici bir tutum sergiliyor. Bu, Filistin halkına reva görülen kaderin meşrulaştırılmasına göz yummak değil midir?
Geçmişe dönüp baktığımızda, spor organizasyonlarının siyasi kararlarla şekillendiği pek çok örnek bulabiliriz. Apartheid rejimi nedeniyle Güney Afrika’nın uluslararası arenadan dışlanması, sporun insan hakları mücadelesindeki etkili rolünü gözler önüne sermişti. Ancak bugün, aynı yaklaşım İsrail için neden geçerli değil? Filistin halkının yaşam hakkı, Rusya’nın ihlalleri kadar değerli değil mi?
Bu çifte standartlar, sporun evrensel değerlerine olan inancı sarsıyor. İnsanlar, FIFA ve UEFA’nın aldığı kararların etik bir zeminden ziyade siyasi ve ekonomik çıkarlarla şekillendiğini hissettiğinde, sporun birleştirici gücüne duyulan güven azalıyor. Spor organizasyonlarının, gerçek bir adalet duygusuyla hareket etmesi gerekiyor. Yoksa barış ve dostluk sembolü olarak gördüğümüz bu alan, bölünmüşlüğün ve ayrımcılığın aracı haline gelir.
FIFA ve UEFA gibi kuruluşların, tüm insan hakları ihlallerine karşı aynı duyarlılığı göstermesi elzemdir. Filistin’de akan kan ile Ukrayna’da akan kan arasında fark yoktur. Sporun evrensel ilkeleri, politik çıkarların üstünde tutulmalı ve herkes için eşit bir adalet anlayışıyla hareket edilmelidir. Bu sağlanmadığı sürece, spor sahalarındaki mücadelelerin anlamı da sorgulanır hale gelecektir.
Sizce bu çifte standart, sporun evrensel değerlerine ihanet değil mi?
Görüş ve düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın, birlikte daha fazlasını başaralım.
Saygılarımla…
Doç. Dr. Alper POLAT
Sosyal Medya
Instagram: @doc.dr.alperpolat
Facebook: @polat.alper
X: @alpberpolat
0 Yorum