Teröristbaşı’nın Açıklaması
Teröristbaşı’nın Açıklaması
Anadolu’nun değerli okuyucuları köşe yazısını yazarken gerçekten konuyu seçmekte zorlandığımız haftalardan birindeyiz, dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeler önemli bir pozisyonda.
İçinde bulunduğumuz mübarek ayın gerçek manada önem ve anlamına değinmeyi düşünürken ilginç gelişmeler ortaya çıktı ülkemiz açısından. Terörist başının açıklaması, Amerika Ukrayna savaşının zirve toplantısında Tramp’ın Zelenski’ye yaptığı ev sahipliğindeki bir liderin şahsında bir milleti aşağılaması gelişmeleri ortalığı birbirine kattı.
Tatbiki bu noktada bizim önceliğimiz terör örgütünün kendini fes etmesi konusundaki gelişmeler.
Ebetteki ‘’Sütten dili yanan yoğurdu Üfleyerek yermiş’’ hiç kimsenin iyi niyetini veya vatanseverliğini sorgulamıyoruz, lakin o sütten tekrar dilimizin yanmaması için geçmişin tecrübelerini göz önünde bulundurarak satır aralarını iyi okumak ve okuduğunu akıllıca yorumlayarak riskleri görmek gerekiyor.
Ön çalışmaları daha öncesine dayanan, 2024 Ekim ayında Meclis’in açılışında DEM Partililerle selamlaşma ve bir süre sonra da Terörist başına yapılan çağrı ile açıklanan bir sürecin son aşamasında, 27 Şubat 2025 Perşembe günü, saat 17.00’de Terörist başından beklenen çağrı, kamuoyuna duyuruldu.
Öncelikle belirtmeliyiz ki, ülkemizi ve milletimizi 40 yılı aşkın bir süredir uğraştıran, on binlerce insanımızın şehit olmasına sebebiyet veren bir terör örgütünün mahkûm ve mahpus elebaşından, âdeta medet umarcasına böyle bir çağrının beklenmesi bir utanç belgesidir. Ülkemizde terörün sona ermesi, etnik ve mezhebi farklarına bakılmaksızın bütün Türk vatandaşlarının barış ve huzur içinde yaşaması; vatanını, milletini seven ve insani değerlere önem veren herkesin en doğal arzusu ve isteğidir.
Bununla birlikte, şehitlerin kanlarıyla sınırları çizilen bu vatanda, Terörist başının malum açıklamasında da “Cumhuriyet’in tek tipçi yorumları” ifadesiyle ülkedeki bölücü terörün temel sebebi olarak açıkça suçlanan Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde kurulan Türk Millî Devleti’nin temel ilke ve esaslarının derece, derece aşındırılarak değiştirilmesine yönelik bir “çözüm”, asla kabul edilemez.
Daha açık bir ifadeyle, millî devlet ve üniter yapı esası, Türkçenin tek resmî dil oluşu ve Türk vatandaşlığı tanımı tartışmaya açılamaz. Terörist başının PKK’nın kendini feshetmesi çağrısında, görünüşte “ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümlerden vazgeçildiği belirtilse de son iki yüzyılda “kapitalist modernitenin Türklerle Kürtler arasında, tarihe dayanan “ittifakı parçalamayı hedeflediğinden ve daha sonra da “Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte” bu sürecin hızlandığından dem vurulmakta ve “Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.” denilmektedir. Bu cümlelerin alt metnini okumak için çok kafa yormaya gerek olmadığı açıktır.
Devlet’in beklentisi ve politikasının “tek taraflı bir teslim olma” olduğu ileri sürülse de bahsedilen “ittifakın “yeniden düzenlenmesinin bir anayasa değişikliği pazarlığı ya da en azından beklentisi ile ilgili olduğu saklanamaz bir gerçektir.
Açıklamanın İstanbul’da ve ilk olarak Kürtçe okunmasının sembolik anlamı da ortadadır. Kürtçe, zaten epeydir, Anayasa’nın açık hükmüne rağmen bazı zeminlerde fiilen resmî dil gibi kullanılmaktadır. Bir millî devlette, farklı dilleri konuşan ve kullanan topluluklar olabilir ancak tek resmî dil olur; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmî dili Türkçedir ve bu, Anayasa’mızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinden biridir.
Terörist başının tarihî bağlama atıflar yaparak “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkârı başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.” demek suretiyle PKK terör örgütünün kuruluşunun ve kanlı eylemlerinin meşrulaştırılmaya çalışılması da çağrı metninin en göze çarpan yönlerinden biridir.
Bu ifadeler, PKK’nın eylemlerinde hayatını kaybeden aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Bu gelişmeyi, Suriye’de meydana gelen gelişmelerden bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Suriye’de yeni kurulmakta olan düzende, sözde müttefik ABD’nin koruması altında bulunan Suriye PKK’sının ve silahlı gücü YPG’nin meşru bir zemine taşınmasına yol açacak “çözümlerin Türkiye Cumhuriyeti açısından bir beka sorunu olduğu ve mevcut Hükümet’in de 2015’ten beri buna karşı bir politika yürüttüğü dikkate alındığında, Kandil’deki PKK’nın silah bırakmasının çok da sadra şifa bir sonuç getirmeyeceği ortadadır.
27 Şubat’ta bebek katilinin açıklanan mektubuna aynı gece YPG/PYD den beklendiği gibi kendilerini bağlamadığı belirtilirken, iki gün sonra terörist yuvasından bir açıklama yapıldı, Terörist başının mektubuna olumlu cevap vereceklerini beyan ederken, kongrenin toplanacağı ve örgütün fesh edileceği açıklaması yerine ateşkes ilanı geldi, ancak bu açıklama Apo’nun çağrısıyla örtüşmediği alenen belli.
Selam ve Saygılarımla.
Vahit DABAK
0 Yorum