Yine Gündemimiz Deprem…
Yine Gündemimiz Deprem…
Geçtiğimiz günlerde Malatya'nın Kale ilçesinde meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki deprem, hepimizi oldukça endişelendirdi. Tam da geçen haftaki “Depremin suçlusu kim” başlıklı köşe yazımın yayınlanmasının hemen ardından meydana gelen bu deprem neyin nesiydi, öncü müydü, artçı mıydı, yeni bir depremi tetikler mi, yoksa enerjisini mi boşalttı? Kafamız yine karışık. Öncelikle hepimize çok geçmiş olsun.
24 Ocak 2020 Sivrice depreminin üzerinden 4 yıla yakın bir süre geçti. Bununla beraber asrın felaketi dediğimiz Elbistan ve Pazarcık Depremlerinin üzerinden de nerdeyse 2 yıl geçmek üzere. Bu süreçte ağır hasarlı binalardan başlamak üzere pek çok yapının yıkılarak yeniden yapılmaya başladığını biliyoruz. Bu hem eski yaraları iyileştirmek, hem de geleceğe hazırlık yapmak açısından kıymetli bir süreç ama acaba gerçekten yeterli mi? Bu süreçte herkes üzerine düşeni yaptı mı? Depremle birçok kez yüzyüze gelmemize rağmen onu yeterince tanıyor muyuz ve deprem anında ve sonrasında ne yapacağımızı biliyor muyuz?
Tv ekranlarındaki görüntülere bakarsak cevap “Hayır”. Çünkü hala deprem anında camdan atlayanlar mı dersiniz, caddelerde başıboş nereye koşacağını bilmeden kaçışan insanlar mı dersiniz, çocuklardan çok telaşa kapılan ve “Çök, Kapan, Tutun” dediğimiz tedbirli bekleme hareketini bile yaptıramayarak çocukları güvenli pozisyona alamayan öğretmenler mi dersiniz, deprem anında ağlayan ve aynı zamanda birer acil toplanma alanı yani güvenli alan olan okullardan evlere gönderilen çocuklar mı dersiniz?
Ülkemizin saygın yer bilimcilerinden Prof. Dr. Naci Görür, Kale’deki depremle ilgili açıklamalarda bulunurken, “Bu depremin Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde gerçekleştiğini ve bu bölgede enerji birikiminin sürekli olarak yaşandığı” ifadelerini kullandı. Bu da demek ki “olmaz, olmazdır” demeyeceğiz ve korkuları bir kenara bırakıp artık bu gerçekle yaşamayı öğreneceğiz.
Örneğin, ben 6 yaşındaki kendi çocuğuma depremi anlatırken şöyle ifade ettim. “Bak yavrucum, dünyamızda yeryüzü tabakasının altına doğru indikçe pek çok başka tabakanın olduğunu biliyoruz. Ve bazen bu tabakalar arasında boşluklar olabiliyor. Bu boşlukları giderirken bazen dünya sallanabiliyor ve bu esnada da ses çıkarabiliyor. Bu boşluklardaki gazını dışarı çıkarınca da rahatlıyor. Tıpkı biz insanlar gibi.
O zaman biz ne yapmalıyız, öncelikle binalarımızı yeryüzüne sıkıca tutundurmalıyız. Sonra da deprem anında, “Çök-Kapan-Tutun” hareketi ile sıkıca tutunmalı ve dünyanın enerjisini boşaltmasını beklemeliyiz. Çünkü biliyoruz ki deprem en fazla 1 dakika sürecek ve sonra duracak. Durunca güvenli alanlara gidip orada ailelerimizle buluşabiliriz.
İster 6 yaşında bir çocuk olalım, ister 60 yaşında bir birey. İster yıllarca bunu tartışalım, ister hiç konuşmadan susalım. Yapmamız gereken 2 temel şey var.
1. Deprem Yönetmeliklerine Uygun Yapılaşma
2. Eğitim ve Bilinçlendirme
Geçen hafta oldukça uzun bir köşe yazısı kaleme aldım deprem öncesi yapılacaklarla ilgili. O yüzden ben bu 2 basit gerçek üzerinde düşünebilelim diye bu haftaki köşe yazımı burada bitireceğim.
Hepimize yeniden geçmiş olsun hemşerilerim…
0 Yorum